Aklını Yitiren Kişinin Yasal Temsilcisinin Hakaret Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi

Aklını Yitiren Kişinin Yasal Temsilcisinin Hakaret Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi

Olay Özeti

Bir trafik kazası sonucunda A kişisi tamamen aklını yitirir. Bu olaydan sonra, C kişisi, A'nın durumundan dolayı ona ağır hakaretlerde bulunur. A kişisinin yasal temsilcisi, C kişisine karşı manevi tazminat davası açmayı düşünmektedir.

Trafik kazası sonucunda aklını tamamen yitiren bir kişinin yasal temsilcisi, bu kişiye ağır hakaretlerde bulunan birine karşı manevi tazminat davası açabilir mi? Bu sorunun yanıtı, subjektif ve objektif teoriler ışığında değerlendirilecektir. Ayrıca, Yargıtay kararları ve Türk hukuk uygulamasındaki genel eğilim incelenecektir.

Subjektif Teori

Subjektif teoriye göre, manevi tazminatın fonksiyonu, manevi zararın bir duygu zararı olduğu fikrinden hareket eder. İsviçre-Türk hukukunda egemen olan bu teoriye göre, kişilik hakkının ihlal edilmesi halinde, ihlal sonucu fiziki ve manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevincini kaybeden kişi manevi zarara uğramış sayılır. Bu teoriye göre, manevi zararın meydana gelebilmesi için kişinin bu zararın farkında olması gerekmektedir. Dolayısıyla, bu görüşe göre, trafik kazasında aklını yitiren A kişisinin yasal temsilcisi, hakaret eden C kişisine karşı manevi tazminat davası açamaz, çünkü A kişisi bu zararın bilincinde değildir.

Objektif Teori

Objektif teoriye göre, manevi zarar, kişinin şahıs varlığını oluşturan kişisel değerlerin ihlali sonucunda kişilikte meydana gelen eksilme olarak tanımlanır. Bu teoriye göre, manevi zararın meydana gelmesi için, saldırı sonucunda meydana gelen elem, acı, ızdırabın bilincine varılması veya hissedilmesi şart değildir. Bu nedenle, temyiz gücü olmayanlar da manevi tazminat talep edebilirler. Yargıtay, objektif teoriye çok yakın bir görüş benimsemekte ve tüzel kişilerin de manevi tazminat talebinde bulunabilmesine hükmetmektedir. Dolayısıyla, bu teoriye göre, trafik kazasında aklını yitiren A kişisinin yasal temsilcisi, hakaret eden C kişisine karşı manevi tazminat davası açabilir.

Türk Hukuk Uygulaması ve Karma Görüş

Türk hukuk uygulamasında, karma görüş genellikle tercih edilmektedir. Yargıtay, manevi tazminat davalarında hem subjektif hem de objektif unsurları dikkate almakta, temyiz gücü olmayan kişilerin yasal temsilcilerinin de manevi tazminat talep edebilmesine izin vermektedir. Özellikle, yasal temsilcinin hak arama hakkının reddedilmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmektedir. Örneğin, bir olayda evli bir adamın gayrimümeyyiz olması durumunda, karısının bu adamı aldatması üzerine yasal temsilcinin dava açma hakkı kabul edilmiştir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay, manevi tazminat talepleri konusunda objektif teoriye yakın bir yaklaşım sergilemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, manevi tazminatın sadece mağdurun acısını hafifletmek amacıyla değil, aynı zamanda zarar verenin dikkat ve özen göstermesi için caydırıcı bir etki yaratması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, yasal temsilcilerin temyiz gücü olmayan kişiler adına manevi tazminat talebinde bulunabilmesini desteklemektedir.

Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği

Manevi tazminat, kişilik haklarının ihlal edilmesi sonucu doğan manevi zararların giderilmesi amacıyla talep edilen bir tazminat türüdür. Manevi tazminatın hukuki niteliği konusunda çeşitli teoriler bulunmaktadır. Subjektif teori, manevi zararın bir duygu zararı olduğunu vurgularken, objektif teori, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmeyi esas alır. Karma görüş ise her iki teoriyi birleştirerek, hem kişilik değerlerinde hem de ruhsal bütünlükte meydana gelen eksilmeyi manevi zarar olarak kabul eder.

Sonuç

A kişisinin yasal temsilcisi, objektif teori ve Türk hukuk uygulamasındaki genel eğilimler dikkate alındığında, hakaret eden C kişisine karşı manevi tazminat davası açabilir. Yargıtay kararları, bu tür durumlarda yasal temsilcinin dava açma hakkını tanımakta ve hakkın kötüye kullanılması savunmasını reddetmektedir. Bu nedenle, aklını yitiren A kişisinin yasal temsilcisi, hakaret nedeniyle manevi tazminat talep edebilir.

Güneş Hukuk

Eğer benzer bir hukuki sorunla karşı karşıya iseniz veya bu konuda daha fazla bilgi almak istiyorsanız, Güneş Hukuk olarak size yardımcı olabiliriz. Uzman ekibimiz, hukuki sorunlarınıza en uygun çözümleri sunmak için buradayız. Detaylı bilgi ve danışmanlık hizmeti almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Manevi Tazminatın Tanımı ve Amacı

Manevi tazminat, kişilik haklarının ihlal edilmesi sonucunda mağdurun uğradığı manevi zararın giderilmesi amacıyla ödenen bir tazminat türüdür. Bu tazminat, mağdurun çektiği acı, üzüntü ve ruhsal sarsıntıyı hafifletmeyi amaçlar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, manevi tazminatın amacının sadece mağduru rahatlatmak değil, aynı zamanda zarar verenin dikkat ve özen göstermesi için caydırıcı bir etki yaratmak olduğunu vurgulamaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 56. maddesi, manevi tazminat talebinde bulunabilmek için yaşama hakkının ihlali veya beden bütünlüğünün zedelenmesi şartlarını içerir. TBK 58. maddesi ise kişilik hakkına saldırı durumunda manevi tazminat talep edilebileceğini düzenler. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi, hâkimin takdir yetkisine bağlıdır. Hâkim, manevi tazminat miktarını belirlerken olayın özelliklerini, zarar verenin ve zarar görenin kişisel özelliklerini ve kusur oranlarını dikkate alır. Manevi tazminatın belirlenmesinde objektif kriterler geliştirilmiş olsa da her olay kendine özgü olduğu için her bir manevi zarar arasında tam bir benzerlik bulunması mümkün değildir. Bu nedenle, hakkaniyet gereği en uygun tazminat miktarına hükmedilmesi daha yerinde olacaktır. Manevi tazminatın hukuki niteliği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Özel Hukuk Ceza Görüşü, manevi tazminatın zarara uğrayanın zararını gidermek yerine zarara sebep olanı cezalandırmayı amaçladığını savunur. Ancak Yargıtay, manevi tazminatın cezalandırma amacı taşımadığını, mağdurun manevi huzurunu sağlamayı amaçladığını belirtmektedir. Tatmin Görüşü ise manevi tazminatın, mağdurun duyduğu acı ve üzüntüyü hafifletmeyi amaçladığını savunur ve bu nedenle manevi zararın para ile tazmini gerektiğini belirtir. Türk hukukunda manevi tazminat, nakdi manevi tazminat ve nakdi olmayan manevi tazminat olarak ikiye ayrılmaktadır. TBK m. 58 hükmü, hâkime manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine veya bunun yerine ya da buna ek olarak başka bir tazmin türüne hükmetme imkânı tanımaktadır.

Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesinde Dikkate Alınacak Esaslar

Manevi tazminat, kişilik haklarının ihlal edilmesi sonucunda mağdurun uğradığı manevi zararın giderilmesi amacıyla ödenen bir tazminat türüdür. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi, hâkimin takdir yetkisine bağlı olup, olayın özelliklerine, tarafların kişisel ve sosyal durumlarına göre değişiklik gösterebilir. Bu yazıda, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak esaslar ele alınacaktır.

Olayın Özellikleri

Hâkim, manevi tazminat miktarını belirlerken durumun hal ve şartlarını değerlendirerek sonuca varmalıdır. TBK m. 58 kapsamında, durumun gereğini dikkate alma zorunluluğu, manevi tazminatın niteliğinden dolayı olayın özelliklerini dikkate almayı zorunlu kılar​​. Kişilik haklarının ihlalinin ağırlığı ve zararın şiddeti, tazminat miktarının belirlenmesinde önemlidir. Örneğin, zararın bedensel bütünlüğü zedelenen kişi ve yakınları üzerindeki etkileri, hastanedeki tedavi süresi, tedavi şekli, yoğun bakım süresi, ihlalin verdiği acı gibi durumlar dikkate alınmalıdır​​.

Zarar Görenin ve Zarar Verenin Kişisel Özellikleri

Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde, zarar görenin yaşı, cinsiyeti, mesleki ve sosyal durumu gibi kişisel özellikleri dikkate alınmalıdır. Örneğin, psikolojik sorunların çocuklar veya gençler tarafından atlatılması genellikle daha kolayken, yetişkinler için bu sorunları aşmak daha zor olabilir. Ayrıca, zararın kalıcı etkileri ve bu etkilerin kişi üzerindeki uzun vadeli sonuçları da tazminat miktarını etkileyebilir​​.

Zarar Verenin Kusuru

Manevi tazminatın belirlenmesinde, zarar verenin kusurunun derecesi önemli bir faktördür. Zarar verenin kasıtlı veya ihmalkâr davranışları, manevi tazminat miktarını artırabilir. Yargıtay kararlarında, zarar verenin kusur oranının yüksek olması durumunda manevi tazminatın da yüksek olacağı belirtilmiştir​​. Zarar verenin geçmişte benzer suç ve eylemleri olup olmadığı, tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.

Sosyal ve Ekonomik Durum

Tarafların sosyal ve ekonomik durumları da manevi tazminat miktarını belirlemede dikkate alınması gereken önemli unsurlardır. Ekonomik durumu iyi olan kişiler için düşük miktarda bir tazminat etkisiz hatta teşvik edici olabilir. Bu nedenle, tazminat miktarının tarafların ekonomik durumlarına uygun olarak belirlenmesi önemlidir​​.

Manevi Tazminatın Hesaplanması

Manevi tazminatın belirlenmesinde kullanılan çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Örneğin, matematiksel formüller kullanılarak taban değer belirlenmesi ve bu değerin olayın özelliklerine göre artırılması gibi yöntemler önerilmektedir​​. Ancak, manevi tazminatın tamamen tarifelere bağlanması mümkün değildir, çünkü her olay kendine özgü olup, manevi zararın birebir aynı olması mümkün değildir​​. Bu nedenle, hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak hakkaniyete uygun bir tazminat miktarına hükmetmelidir.