Örgüt Suçunun Unsurları ve Özellikleri

Yargıtay Kararlarıyla Örgüt Suçu ve Şartları

5/20/2024

1. ÖRGÜT SUÇUNUN UNSURLARI

1) Belirli sayıda kişinin varlığı

Kanun koyucu suç işleme amacıyla örgüt kurma suçunun işlenebilmesi için en az üç üye sayısının varlığını aramıştır. Ancak kanun koyucunun üye sayısı olarak, örgütün kurucu ve yöneticilerini dahil edip etmediği kanun metninden tam olarak anlaşılamamaktadır.[1] Bununla beraber üç kişinin yüz yüze bir şekilde bir araya gelmiş olması da gerekmemektedir. Örgütü kuran kişiler internet ortamı aracılığıyla da bir araya gelebilir ve bu suçun unsurlarını oluşturabilirler.

Doktrindeki bir görüşe göre, suç örgütünden söz edilebilmesi için örgütte en az iki kişinin bulunması gerekir. Bu kişilerin ağır suçları işleme amacı ve bu suçları işlerken haksız ve yasadışı gelir elde edilme amacının olması gerekir. Şiddet ve yıldırma eylemi bir araç olarak kullanılmalı ve devamlılık unsuru sağlanmalıdır.[2] Örgütteki hiyerarşinin sağlanması için ise doktrinde iki kişinin varlığının yeterli olduğunu savunan bir görüş olduğu gibi en az üç kişinin olması gerektiğini savunan bir görüş de vardır.[3]

Doktrindeki diğer bir görüşe göre, örgütün kurucu, yönetici ve üyeleri ile beraber toplam en az üç kişi olması gerekmektedir. Yine doktrindeki başka  bir görüşe göre ise, kanun lafzından yola çıkarak örgüte mensup en az dört kişinin var olması gerektiğini söyler. TCK madde 220/1 e göre, örgüt üyesinin en az üç kişiden oluşması gerekmektedir. Bununla beraber bir de yönetici ve kurucu olacağı için (bu ikisi aynı kişi olabilir) en az dört kişinin varlığı gerekmektedir.[4] Fikrimizce kanun lafzı bu konuda açık olduğundan üye sayısı olarak en az üç kişi ve toplamda en az dört kişinin varlığı gerekmektedir.

2)Hiyerarşik Bağ

Bir örgütün kurulabilmesi diğer bir unsur da hiyerarşinin varlığıdır. Hiyerarşik bağ, örgüt içindeki emir-komuta zincirinin varlığı ve üyelerin belirli görev veya rollerle donatılmış olması anlamına gelir. Üyelerdeki bu görev veya roller, örgütün amacı doğrultusunda koordine edilir.[5] Örgütteki yöneticiler, üyeler üzerinde bir hakimiyete sahip olduğundan dolayı bir organize güç aracından söz edilir.[6] Maddenin gerekçesine göre örgütte soyut bir birleşme değil, bir hiyerarşik bağın olması gerektiği belirtilmiştir.

Doktrindeki bir görüşe göre suç örgütünün varlığı için örgüt mensupları arasındaki hiyerarşik yapılanma çok sıkı olmalıdır. Aynı zamanda örgüt mensupları arasındaki birliktelik durumu da çok sıkı olmalıdır. Aksi taktirde mahkemeler, her üç kişinin bir araya gelerek işlediği iddia edilen eylem örgüt suçu olarak değerlendirecektir ki günümüz yargılamasındaki en önemli problemlerden biri budur.[7] Aynı zamanda, örgütün içindeki hiyerarşik yapı içerisinde örgütün istek ve faaliyetleri doğrultusunda hareket etme ve örgütten ayrılamama durumu tespit edilmelidir.[8]

Doktrindeki diğer bir görüşe ve Yargıtay’a göre gevşek veya sıkı bir hiyerarşik bir bağın bulunması gerekir. Dolayısıyla en geniş haliyle örgüt yönetici veya yöneticilerinin bulunması ve bir örgüt mensupları üzerinde bir hakimiyet kurmaları gerekmektedir. Hiyerarşik bağın varlığı, örgütün daha disiplinli, planlı, koordine olmasını ve faaliyetlerin daha gizli tutulmasını sağlayabilir. Bundan dolayı da örgütün suç işleme kapasitesinin daha fazla artması sağlanabilir.

3) Elverişlilik

TCK m. 220/1’de belirtilen bu suçun oluşabilmesi için, örgütü kuran ve yönetenlerin, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir. Yargıtay’a göre, elverişlilik ilkesi için; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke durumu, fiilin niteliği, ortaya çıkardığı zarar ve etkileri gibi unsurlar da dikkate alınır ve toplumda kaos ve tedirginlik yaratacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozacak derecede bir somut tehlike oluşturacak suçlarda elverişliliğin olduğunu kabul eder.[9] Suç işlemek için kurulan örgütün yapısının, kullanılan araç ve gereçlerin ve üye sayısının amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması bu suçun unsurlarından biridir. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, üç kişinin belirli bir suç işlemek amacıyla bir fiilen bir araya gelmesi başlı başına bu suçu oluşturmayacaktır. Bu üç kişinin somut bir tehlike yaratması ve bu suç için elverişli şekilde fiilen bir araya gelmesi gerekir. Ancak örgüt suçunun oluşabilmesi için örgütteki suç işleme amacının soyut suçlar olmaması gerekir. Dolayısıyla ne olduğu bilinmeyen suçların işlenme amacının bulunduğu yerlerde örgüt suçundan bahsedilemeyecektir.[10] Örgütün kurulması başlı başına suç teşkil etmeyecek, aynı zamanda belirlenen suçu işlemek için elverişli olup olmadığına bakılacaktır. Örneğin banka soygunu yapmak amacıyla bir araya gelen bir grup örgütlendiği zaman, bu örgütteki kişi sayısının bu suçu işlemek için yeterli olup olmadığı, daha sonrasında soygunu gerçekleştirmek için gerekli araç ve gereçlerinin olup olmadığı, daha sonra ise örgütün yapısal kapasitesinin var olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

Doktrindeki tartışmalı olan bir konu da suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun somut tehlike suçu mu yoksa potansiyel tehlike suçu mu olduğu yönündedir. Doktrindeki bir görüşe göre (Koca), örgüt, suçun işlenmesi açısından bir araçtır ve bu aracın toplumdaki düzen açısından somut bir tehlike oluşturması gerekmektedir.[11] 5237 sayılı TCK’ ya ve Yargıtay’ın görüşüne göre, fiilin somut tehlike suçu olması durumundan bahsedilmiştir. Ancak doktrindeki diğer görüşe göre, suç işleme amacıyla örgüt kurma suçunda, ortada tespit edilebilir düzeyde bir somut tehlike olmadığından ve kanunda “amaç suçl arı işlemeye elverişli olması” ibaresinden dolayı burada potansiyel tehlike suçunun var olduğu savunulur.

4) Süreklilik

Örgüt suçunun oluşması için bir diğer ilke süreklilik ilkesidir. Süreklilik ilkesine göre bu suçun oluşabilmesi için, örgütün faaliyetlerinin tek bir olaya bağlı kalmadan, zaman içinde devam edecek bir yapıda olması gerekmektedir.

Süreklilik ilkesinin varlığı aynı zamanda suçta korunan hukuki değer ile de bağlantılıdır. Örgüt suçunun sürekli işlenmesiyle toplumda korku ve endişe hakim olacaktır ve kamu barışını zedeleyecektir. Dolayısıyla örgüt faaliyetlerinin zaman içinde devam edecek bir şekilde olması aranır. Yargıtay uygulamasında bu suç için örgütsel bağlılık ve faaliyetlerin niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerektiğini söylemiştir.[12] silahlı örgüte üyelik suçunda da süreklilik, çeşitlik ve yoğunluk gerektiren eylemlerin varlığını aramıştır.[13]

5) Belirsiz sayıda ve tipte suç işleme amacı

Örgüt suçlarının bir diğer unsuru ise belirsiz sayıda ve tipte suç işleme amacının olmasıdır. Örgüt suçunun oluşabilmesi için tek veya belirli sayıda bir suç işleme amacının olmaması gerekmektedir. Belirli sayıda suç işlemek için yapılan bir araya gelme hareketi örgüt suçu olmamaktadır. Bu durumda söz konusu ortakların sorumluluğu iştirak hükümlerine göre değerlendirilir.[14]

Doktrindeki bir görüşe göre, henüz eyleme geçmemiş bir örgütün hazırlık hareketlerini cezalandırmak ifade özgürlüğünü de zedeleyecektir. Sadece düşünce düzeyinde kalan bir örgüt eyleme geçmemiştir. Dolayısıyla sadece örgütlenmekten dolayı cezalandırılmanın yapılmaması gerekir.[15]

Örgütün belirsiz sayıda ve tipte suç işleme amacıyla kurulmasıyla toplum karşısında potansiyel zararı artacaktır. Bu durum aynı zamanda örgütün esnek ve dinamik yapısını da göstermektedir. Yargıtay Ceza genel kurul kararına göre örgüt suçları için örgütün, belirsiz sayıda suç işleme amacı ile kurulmasının yeterli olduğu, ayrıca amaçlanan suçları işlemesi gerekmediği söylenmiştir.[16]

Doktrindeki Diğer Unsurlar

Korkutuculuk

Örgüt suçunun unsurları konusunda doktrindeki bir görüşe göre örgütün korkutuculuk unsurunun da bulunması gerekmektedir. Örgütün suç örgütüne dönüşmesindeki en önemli göstergelerden biri örgütün kendi içinde ve dış dünyada korkutuculuk algısının oluşmasıdır. Bu unsurdan dolayı örgüt üye veya yöneticisinin işlediği şahsi suçlar ile örgütün korkutuculuk unsuru bulunmadan işlenen suçlar dolayısıyla tck 220/5 vasıtasıyla örgütün kurucu ve yöneticilerinin sorumluluğuna gidilmemelidir.[17]

Örgüt suçları için korkutuculuğun unsur olduğu durumlarda örgüt suçunun alanı daha da daralmaktadır. Bir örnek olarak ekonomik piyasalardan kripto para piyasalarında manipülasyon yapan bir suç örgütünün olduğunu düşünelim. Bu suç örgütünün bir telegram grubu var ve belirli gün ve saatlerde grubun yöneticileri, hacim miktarı düşük belirli bir kripto para söyleyerek gruptaki herkesin bu kripto parayı almalarını sağlıyor. Grupta birçok kişi olacağından ve söylenen kripto paranın hacim miktarı az olacağından dolayı kripto para söylendikten sonra gruptaki bireyler bunu satın alacak ve değeri anında birkaç kat artacaktır. Grubun varlığını sosyal medyalardaki reklamlar yoluyla gören grup üyeleri de para kazanmak amacıyla gruba girerek bu kripto paraları anında almaya ve birkaç kat arttığında ise satmaya çalışmaktadır. Ancak burada asıl zarar gören taraf grup üyeleri olmaktadır. Çünkü yöneticiler kripto paranın adını söyledikleri anda herkes bir anda aldığı için üyeler genellikle yüksek fiyattan almış olurlar ve çok büyük yükselişin ardından düşüşün de gelmesiyle para kaybederler. Yöneticiler ise daha söylemeden önce satın aldıkları için kaybetme ihtimalleri neredeyse yoktur ve yükselişten sonra kazandıkları para üyelerin parasıdır. Bu tür örnekler son yıllarda daha sık karşımıza çıkmaktadır ve burada korku unsuru genellikle yoktur. Ancak işlenilen suç; elverişlilik, kişi sayısı, belirsiz sayıda suç işleme, süreklilik ve değişebilmekle birlikte hiyerarşi açısından örgüt suçunu oluşturmaktadır.

İşbölümü ve dayanışma

Doktrindeki bir görüşe göre, örgüt suçunun işlenebilmesi için işbölümü ve dayanışma da ayrı unsurlar olarak bulunmalıdır. Bu işbölümü ve dayanışma örgütün çok kişiden oluşmasının da bir sonucudur. Aynı zamanda hiyerarşi de bu suçun bir unsuru olduğu için, hiyerarşinin olduğu yerde mutlaka işbölümü de dayanışma da vardır. Suç örgütleri, konularında uzman kişiler ile de işbölümü yapma yolu ile çalışırlar.[18]

Kazanç sağlama amacı

Doktrindeki bir görüşe göre organize suçluluğun asıl amacı en kısa sürede en çok kazancın sağlanmasıdır. Dolayısıyla kazanç sağlama amacı da bir unsur olarak bulunmalıdır. Suç örgütleri bu kazancı en korkutuculuk unsurunu da kullanarak en hızlı haksız kazanç yolu ile sağlayacaktır. Ancak buradaki kazanç sadece ekonomik kazanç olmayıp, bazı durumda örgütlerin amacı siyasi bir kazanç sağlamak da olabilir. Mafyaların da ekonomik kazanç sağlamanın yanında genellikle siyasi güç elde etme amacı bulunmaktadır.[19]

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Örgüt suçları kanunun beşinci bölümü olan Kamu Barışına Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Dolayısıyla burada korunan hukuki değer kamu barışı, güvenliği ve toplum huzurudur. Kanunun gerekçesine göre, işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından örgüt kurmak bir araç niteliğindedir. Bu suçta madde gerekçesine göre kamu huzuru ve barışının korunması dışında Anayasa’da korunan bireysel hak ve özgürlüklerin korunması da amaçlanır. Suç örgütüne karşı yapılan her türlü yardım bu örgütlerin faaliyetlerini geliştirebileceğinden ve suç işleme kapasitelerini arttırabileceğinden dolayı doğrudan toplumu tehdit eder. Aynı zamanda örgütün amaçlanan suçu işlemesi durumunda, o suçla korunan hukuki menfaat de korunur.

Doktrindeki bir görüşe göre ise, bu suçta korunan hukuki değer kamu düzenidir.[20]

Ceza hukukunda suçlar, konusunun fiilden etkilenme yoğunluğuna göre ikiye ayrılmaktadırlar. Bunlar zarar ve tehlike suçlarıdır.[21] Suçun konusu üzerinde bir zararın meydana geldiği durumlarda zarar suçu, hareket sonucu zarar oluşma tehlikesi barındıran suçlarda ise tehlike suçunun varlığından söz edilir.

Tehlike suçları da doktrinde somut tehlike suçları ve soyut tehlike suçları olarak ikiye ayrılsa da Alman doktrinine göre bunlara ek olarak soyut-somut tehlike suçu, elverişlilik suçu ve potansiyel tehlike suçu kategorileri de vardır.[22]

Kurulan örgütün silahlı olup olmama durumu, silahların niteliği gibi unsurlar somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate ve her somut olay ayrı değerlendirilmelidir.[23]

Tehlike suçlarında, cezalandırma için suçun konusu bakımından bir zarar doğmamış olması beklenmez, tehlikenin varlığı yeterlidir.[24] Dolayısıyla bu suçta korunan hukuki değerin ihlali için tehlikenin meydana gelmiş olması yeterlidir.

Yargıtay, bir kararında örgüt kurma suçunda korunan hukuki yararın kamu güvenliği ve barışı olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda örgütün amaç suçları işlemedeki kolaylığından dolayı toplum düzeyinin tehlikeye sokularak bireyin güvenli ve barış içinde yaşama hakkının zedeleneceğini belirtmiştir. Daha sonrasında AYM tarafından iptal edilen suç örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunda da korunması gereken hukuki değerin kamu barışı ve güvenliği olduğu belirtilmiştir. AYM, TCK madde 220/6 da düzenlenen bu suçu suçta ve cezada kanunilik ilkesinin olmadığı, dolayısıyla kamu gücünü kullanan organların keyfi davranışlarına yol açabileceğini belirterek iptal etmiştir. Ayrıca bu maddenin erişebilirlik, öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerini de taşımadığını belirtmiştir ve Anayasa’nın 2., 13. Ve 38. Maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.[25]  Dolayısıyla bu suçta, gelecekte işlenebilecek suçlar sebebiyle hazırlık hareketlerinin cezalandırılması söz konusudur.[26]

FAİL

Türk Ceza Kanununa göre, suçun kanuni tanımında yer alan fiili işleyen kişi fail olarak sorumludur. Doktrinde faillik, doğrudan, dolaylı ve birlikte faillik olarak üçe ayrılmaktadır.[27]

Örgüt suçları en az üç kişinin bir araya gelmesiyle oluşacağından ve elverişlilik, hiyerarşi gibi diğer unsurların da sahip olması gerekeceğinden dolayı genellikle örgüt içinde çok sayıda üye bulunmaktadır. Dolayısıyla örgüt suçlarının çok failli suç olduğuna dair doktrinde görüş birliği bulunmaktadır (İzzet Özgenç). Örgüte yardım suçunda ise fail, örgüte bilerek ve isteyerek yardım yapan kişidir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütte failler, örgütün hiyerarşik bağında bulunan kişiler olmasına karşın, TCK 200/7 deki örgüte yardım suçunda fail örgüt hiyerarşisi içinde değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararında örgüte yardım eden kişileri, zamanının büyük bir bölümünü örgüte adamış kişiler olmayan, kendi hayat akışı olan ve bazen örgüte ait işleri kabul eden kişiler olarak açıklamıştır.[28]

MAĞDUR

Arapça bir kelime olan mağdur kavramının ceza hukukundaki tanımıyla ilgili  Anayasa ve Türk Ceza Kanununda açık bir tanım olmamasına karşın doktrinde farklı görüşler vardır. Doktrindeki bir tanıma göre mağdur, suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişidir. Takibi şikayete bağlı suçlarda ise şikayetçi lakabını almaktadır.[29] Doktrindeki başka bir tanıma göre mağdur, suçun pasif süjesi olup hukuken korunan varlığın sahibidir.[30] Adalet Bakanlığı mağdur kavramını, kendisine karşı işlenen suç nedeni ile doğrudan zarar gören veya bu suretle ekonomik kayba uğrayan kişi olarak tanımlamıştır.[31] Türk Dil Kurumunda göre ise mağdur, haksızlığa uğramış kimsedir.

Birleşmiş Milletler deklarasyonuna göre mağdur geniş anlamda bireysel veya toplu olarak zarar gören kişilerdir. Zarar gören kişiler; ulusal ceza yasalarının veya insan haklarına ilişkin uluslararası kabul görmüş normların ihlali niteliğindeki eylemlerden zarar görebilir ve temel haklar önemli ölçüde zedelenebilir veya ihmaller nedeniyle bireysel veya toplu olarak fiziksel veya zihinsel yaralanma, duygusal acı veya ekonomik kayıplardan zarar görebilirler.

Ceza hukukunda klasik dönemde hakim olan görüş, her suçun mağdurunun devlet olmasıdır. Dolayısıyla bireyin mağdur olabileceği düşüncesi göz ardı edilmiştir ve sadece devletin mağdur olabileceği düşünülmüştür. Ancak 20. Yüzyıldan sonra hakim olan modern görüşe göre, suçun mağduru bireydir. Bu dönemde bireye verilen değer daha da artmıştır.[32] Bununla bağlantılı olarak örgütlü suçlarda da bireyin mağdur olduğu düşüncesi giderek yaygınlaşmıştır. Günümüzde doktrindeki görüşe göre, amaç edinilen suçların işlenmemesi durumunda bu suçun tek mağdurunun toplumdaki bireyler olduğu, suçların işlenmesi halinde ise suç konusunun ait olduğu kişi olduğu belirtilmektedir.[33]

MAĞDUR-SUÇTAN ZARAR GÖREN AYRIMI

Örgüt suçlarında suçtan zarar gören ve mağdur ayrımının yapılması gerekmektedir. Doktrinde genel olarak mağdur için, suçun pasif süjesi ve suç ile korunan hukuki menfaatin sahibi olarak veya suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişi olarak tanımlanır. Ancak suçtan zarar gören kişi kavramı bazı durumlarda mağdur kavramı ile bağdaştırılsa da tam anlamıyla bağdaşmamaktadır. Genel olarak mağdur, aynı zamanda suçtan zarar gören kişidir. Ancak her suçtan zarar gören kişi mağdur olmamaktadır. Doktrinde suçtan zarar gören kişi, haklı çıkarı zedelenen kişi veya kişiler olarak tanımlanmaktadır.[34]  (suçun maddi unsuruna muhatap olan ve bu nedenle suçla korunan hukuki yararı zedelenen kişi suçtan zarar görendir.[35] Dolayısıyla suçtan zarar gören kavramı mağdur kavramından daha kapsamlıdır. Bir örnek olarak, adam öldürme suçunda ölen kişi mağdur olmaktadır. Ancak ölen kişinin yakınları ve bu durumdan etkilenenler suçtan zarar görenlerin içine girmektedirler.

SUÇUN MADDİ UNSURLARI

Kanundaki madde gerekçesine göre, TCK madde 220/1 deki örgüt kurma veya yönetme suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Seçimlik hareketler ise, örgüt kurmak veya yönetmektir.

Doktrindeki bir görüşe göre, örgüt kurma suçu mütemadi bir suç değildir.[36] İkinci seçimlik hareket olan örgütü yönetmek ve örgüt üyesi olmak, mütemadi bir fiil olduğundan dolayı mütemadi suçtur.[37] Örgüte yardım ise somut olaya göre ani hareketli bir suç olabileceği gibi mütemadi bir suç da olabilir.

Örgüt içindeki kişiler dayanışma içindedirler. Bundan dolayı amaçlanan suçları korkusuzca işleyebilirler. Amaçlaman suçları işlemede başarılı olanlar ise genellikle ödüllendirilir.[38]

SUÇUN MANEVİ UNSURLARI

Doktrindeki bir görüşe göre, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ve TCK 220 deki diğer suçlar genel suç işleme kastıyla işlenebilir.[39] Suç işleme amacıyla örgüt kurma ve suç örgütüne üye olma suçlarının manevi unsuru özel kasttır. Örgüte üye olma suçunda failin, suç işlemek amacıyla örgütün kurulduğunu bilerek ve isteyerek örgüte üye olması gerekmektedir.[40] Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçları doktrindeki çoğunluk görüşüne göre sadece doğrudan kast ile işlenebilen bir suçtur. Olası kastla işlenemez.[41] Örgüt üyeliği teşebbüse elverişli bir suç değildir.[42] Örgütün henüz varlığının olmadığı ve kurulma aşamasında olduğu hallerde yapılan yardım, örgüte yardım suçu kapsamında değil, iştirak kapsamında değerlendirilir.

Örgüt yöneticileri, örgütün amaçlanan suçları işlediği bazı durumlardan haberdar olmayabilirler. Ancak doktrindeki bir görüşe göre işlenen somut suçlardan haberdar olmasalar bile, bu suçların işleneceği beklentisi ve öngörüsüne sahiptirler. Dolayısıyla işlenen bu suçlar bakımından yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulmaları gerekmektedir. Ancak TCK 220/5 uyarınca örgüt yöneticileri örgüt faaliyetleri altında işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.[43]

[1] Av. Dr. Ahmet Çağrı Yılmaz, “Ceza Hukukunda Örgütlü Suçlar”, Seçkin Hukuk, Ankara, 1. Baskı, 2023, s. 185

[2] Ümit Kocasakal, “Organize Suçluluğun Tanımı, Özelliği ve Kapsamı”, Makale, 2002, s.142

[3] Mustafa Ruhan Erdem, “Ceza Muhakemesinde Organize Suçlulukla Mücadelede Gizli Soruşturma Tedbirleri”, Seçkin,  Ankara, 2001, s.38 ve Cihan Kavlak, “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, Seçkin hukuk, Ankara, 2. Baskı, 2013, s.67

[4] Ersan Şen, “Suç Örgütü”, Yargın Hukuk, İstanbul, 1. Baskı, 2013, s.54,55,56

[5] Yılmaz, a.g.e. s.177

[6] İzzet Özgenç, “Suç Örgütleri”, Seçkin Hukuk,  Ankara, 7. Baskı, 2013, s.14

[7] Ersan Şen, “Suç Örgütü”, Yargın Hukuk, İstanbul, 1. Baskı, 2013, s.48

[8] Ersan Şen, a.g.e. s.19

[9] (Yargıtay 16.Ceza Dairesi, T:05.07.2019,  E:2019/ 521, K: 2019 / 4769  k)

[10] Ersan Şen, a.g.e. s.45

[11] Ersan Şen, a.g.e. s. 51,52

[12] (Yargıtay Kararı - 3. CD., E. 2022/1503 K. 2023/2591 T. 3.5.2023)

[13] (Yargıtay Kararı - 3. CD., E. 2022/34169 K. 2023/1840 T. 4.4.2023)

[14] İzzet Özgenç, a.g.e. s.16

[15] Ersan Şen, a.g.e. s.46

[16] (Yargıtay Kararı - CGK., E. 2019/615 K. 2020/152 T. 5.3.2020)

[17] Ersan Şen, a.g.e. s.61

[18] Cihan Kavlak, a.g.e. s.71,72,74,75

[19] Cihan Kavlak, a.g.e. s.78,79

[20] Köksal Bayraktar, Suç İşlemeğe Tahrik Cürmü, İstanbul, 1997, s.96

[21] JESCHECK, WEIGEND, “Lehrbuch des Strafrechts: allgemeiner Teil”, 26, s.263

[22] Osman Gazi Ünal, “Türk Ceza Hukuku’nda Tehlike Suçları”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2020, s. 149.

[23] İzzet Özgenç, a.g.e. s.20

[24] İzzet Özgenç, “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, s.221

[25] ANAYASA MAHKEMESİ KARARI, 2023/132 E. 2023/183 K.

[26] 15. Ceza Dairesi 2013/25051 E.  ,  2013/18189 K.

[27] Prof. Dr. Timur Demirbaş, “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Seçkin Hukuk, Ankara, 14. Baskı, 2019, s.504

[28] (YCGK., 2016/1177 E., 2018/495 K., T: 01. 11. 2018, YCGK., 2017/599 E., 2019/471 K., T: 11. 06.2019, Y. 9. CD., 2014/1502 E., 2014/2152 K., T: 24. 02. 2014,)

[29] Prof. Dr. Nur Centel, Prof. Dr. Hamide Zafer, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, Beta, İstanbul, 20. Baskı, 2021, s.1006

[30] Timur Demirbaş, a.g.e. s.327

[31] (https://magdurbilgi.adalet.gov.tr/234/Magdur-Kimdir)

[32] Centel/Zafer, a.g.e. s.1005, Yılmaz, a.g.e. s.165

[33] Ahmet Çağrı Yılmaz, a.g.e. s.167

[34] Ahmet Çağrı Yılmaz, a.g.e. s.167

[35] İlhan Üzülmez, Mahmut Koca, “Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Seçkin, 16. Baskı, s.141

[36] İzzet Özgenç, a.g.e. s. 16 dipnot

[37] İzzet Özgenç, a.g.e. s.21,23

[38] İzzet Özgenç, a.g.e. s.15

[39] Ersan Şen, a.g.e. s.65

[40] Ahmet Çağrı Yılmaz, a.g.e. s.277

[41] İzzet Özgenç, a.g.e. s.21, Ersan Şen, a.g.e. s.65, Ahmet Çağrı Yılmaz, a.g.e. s.276

[42] Ersan Şen, a.g.e. s.97

[43] İzzet Özgenç, a.g.e. s.27